19214 Görüntüleme

KAYNAK: Festival Tadında-Sayfa 117
Yazar: Aylin Akkaya

Hayat Aslında Basit Bir Mevzu

Hayatı çok ciddiye alarak yaşamak lazım evet ama bir o kadar da yalın. Ne güzel söylemiş bir düşünür, ‘Saadet sadelikle mümkündür’ diye. İnsan yaşamını idame ettirecek kadar paraya sahip olmalı, geri kalanı omuzlarındaki yükten fazlası değildir. Ne kadar az o kadar iyi, çünkü
kapasitemiz belli… 🙂

Etrafınızdaki insanlara bakarsanız söylediklerimin doğru olduğunu göreceksiniz. Çok varlıklı bir evde asık suratlar yahut çok fakir bir evde içeriden gelen neşe ve kahkaha sesleri çoğu zaman karşılaştığımız durumlardır. Çünkü mutluluk insanın içindedir. Hayata nasıl baktığıyla ilgilidir. O yüzden insanlara kitap okumaları, tiyatroya, sinemaya gitmeleri önerilir.İnsan kendi içini doldurmaz, hayatın farkında olamazsa ancak başkalarından gördüğü hayatları yaşar. O da üzerine oturmaz ve sırıtır. Bunun sonucunda da mutsuz olur. Ne kadar
çok parası olursa olsun bir yerlerde kendinin de anlayamadığı boşluklar, eksiklikler oluşur.

Geçen gün bir programda Toprak Sergen’i izledim. Başarılı oyunculuğuna rağmen toplumun gözünde bir Behlül kadar değeri yoktur eminim. Onun kadar ilgi görmez, takip edilmez ve hayranları onun için çığlıklar atmazlar belki. Sokaktaki adama sorsanız, çözümleyemedikleri, marjinal ya da bazıları için deli sayılabilecek biridir o.

İzlediğim programda bir saate yakın kendisini anlattı. O anlattıkça ben heyecanlandım, ben heyecanlandıkça o daha fazlasını anlattı. 🙂 Benim gibiler için onun gibi beyinler Behlül’den daha önemli. Kendisi de zaten popüler olmaktan çok, kalıcı ve iyi işler yapma sevdasında. Adam yaşayan bir dahi. Kendini mümkün olduğunca kötü düşüncelerden arındırmaya çalışıyor. Yakınları dahil kimsenin doğum gününü hatırlamıyor ve kutlamıyor. Burçlara inanmıyor. Saat takmıyor.Anı yaşıyor ve bu hayattan daha fazla ne öğrenebilirimin peşinde koşturup duruyor. Belki biraz bencil ama bazı şeylerin farkına vardıktan sonra bencil olmamak mümkün mü şu hayatta?..

Uzakdoğu sporlarıyla ilgileniyor. Derdi dövüş ustası olmak değil, Uzakdoğu felsefesini tam olarak içine sindirmek. Ayrıca tango yapıyor ve bu iki uğraşı birbirine benzetiyor. ‘İkisinde de dört kolla partnerinizle ilişki içindesiniz. Bir savaş durumu var aynen hayatta olduğu gibi. Ama bunu bilinçli ve keyifli yapmak gerek…’ diyor. Dalış yapıyor, kendi özünü yakalamak için sınırlarını zorluyor açıkçası. Adamın derdi kendiyle.İçindeki dengeyi bulmak için var gücüyle çalışıyor. Aristo’nun dediği gibi, ‘Hayatta en önemli şey içindeki dengeyi bulmaktır.İçindeki dengeyi bulana hiçbir şey olmaz!’

Dengeyi bulup kendini geliştirdikçe onu takip eden kaliteli ve bilinçli kitle de gelişecek zaten. Ağzından çıkan her laf insanı en az beş dakika düşünmeye itiyor. Her kelimesinin cümlesinin içi dolu. Televizyon karşısında geçirdiğim bir saate değdi anlayacağınız. Bu izlediğim program Digitürk’ün bir kanalındaydı. Yani ulusal bir kanalda değil. Keşke kitleleri peşinden sürükleyen bir kanalda yayınlansaydı. Belki zaten bu konulardan haberdar olan mutlu azınlık yerine uyutulan mutsuz çoğunluk bir şeyler öğrenirdi.

BÜTÜNÜ SAHİBİNE AİTTİR..İSTEDİĞİ ZAMAN GERİ ÇEKEBİLİR VEYA KALDIRABİLİR

Önceki Sayfa
Sonraki Sayfa
Comments

Comments are closed.