KAYNAK: HABERTURK
Nazenin TOKUŞOĞLU / HT PAZAR
ntokusoglu@htgazete.com.tr
‘CEHALETİN SON NOKTALARI ONLAR’
■ “Tango zinadır” dediler ya, neler söylemek istersin?
Eleştirmek istemiyorum, eleştirdiğim anda o tarafa geçerim. Bunu asla yapmayacağım. Şöyle diyeyim: Eleştirmeye değecek bir şey bile yok ortada.
■ “Tango zinadır” çok ağır bir suçlama, içinde olan hatta tangoyu “hayat” olarak tanımlayan birisin, “Yok artık” demedin mi?
Demedim. Cehaletin son noktalarındalar. Din kafasındaki insanlar da başka boyutta. Asla cevap vermemek lazım. Negatife “O öyle değildir” diye bakmak, negatifin pozitifi olmak demektir. Bakınız, Okan Bayülgen… Biz onun gibi negatiften beslenmeyelim. “Burada bu var, biz bunu yapıyoruz, gelirsen hoşgeldin” diye konuşalım. Dünyanın en iyi 10 tango festivalinin 2’sini Türkiye yapıyor. Dünyada üst düzey festivallerde sahneye çıkan performansçılarımız var. Aydın Kocamusaoğlu ve Pelin Koyun, Serkan Gökçesu ve Cecilia Garcia, Murat ve Michelle Erdemsel… Onlardan bahsedelim.
■ Mevlânâ felsefesi…
Aynen…
■ Öte yandan tango yapan ve müzikle bütünleşen kadın ve erkek birbirine epeyce yakınlaşıyor, öyle değil mi?
Tabii ki öyle ama cinsel anlamlar yüklemek niye? Harikulâde bir yaratık duruyor karşında; kadın. “Tango zinadır” diyerek o şahane yaratığa dünyanın en büyük saygısızlığını yapıyorsun. Konya kaşık havası oynasa da sen kadına o gözle bakarsın. Bu nasıl bir erkek zihniyetidir. Bu saçmalıklardan uzaklaşalım artık lütfen. Tango yapan çift ne kadar zarif ve estetik görünüyor, bu açıdan bakalım. Ya da o çukurda kalsınlar biz doğru enerjiyle yolumuza devam edelim.
■ Siyasetle ilgileniyor musun?
Sol-sağ olaylarının her geçen gün tarih olduğuna inanıyorum. Politikacılar yönettiği sürece dünya kötü bir yer olacaktır; şahsi düşüncem bu. Bir ülkeye politika hâkimse, sanat, kültür, dans ve spor hep onun gölgesinde kalır. Din ve siyaset kafası birbirini besler. Sanata, dansa bakış da ortada. Sporda çok kötüyüz, doping yapıyoruz, ötesi var mı? Süreyya Ayhan’a ne oldu? Gitti. Dalga geçerek baktığımız, korner direğine çalım atan Sabri Reyiz bile başarı hikâyesi grubuna girdi. Temel düşüncemiz şu olmalı bence: “Hayata pozitif bakalım, işimizi doğru yapalım, başkalarını yargılayacağımıza kendi yaptığımıza konsantre olalım.”
‘Biz nekrofil bir ülkeyiz’
■ Japonya’yı çok seviyorsun bildiğim kadarıyla. Ne yaptın orada?
Japonya harika bir yer… Orada alçakgönüllü, sakin, kendisiyle baş başa olmayı seven, kendininkinden başka hiçbir enerjinin çarpmasına izin vermeyen bir insan olmayı öğrendim. Uzakdoğu kafası şu: Küçük düşünmek, küçük yaşamak… Bak sana bir hikâye anlatayım. İki otomobil markasının CEO’su bir araya gelmiş. Birbirlerinden öyle farklılar ki. Birinin malikânesi, lüks otomobilleri var; diğerinin 70 metrekare evi… Ama aynı işi yapıyorlar! Hayatını büyütmeden de iyi şeyler yaratabilirsin. Hem Devlet Tiyatrosu’nda hem dizilerde olmak istiyorsan bunu yapabilirsin ama eleştirmeyeceksin. Bunu yapıyor meslektaşlarım. Eleştirip durursan üretemezsin.
■ Uzakdoğulular daha basit ve pozitif bakıyor ya hayata, bizim kültür biraz melankolik mi acaba?
Melankoli de ne, biz nekrofil bir ülkeyiz…
■ Biraz abartılı olmadı mı?
Hayır, olmadı. “Ahmet Abi ölmüş” diyerek ağlıyor adam, “Üç sokak ötede oturuyordu, daha 3 yıl önce görmüştüm”… Adam ağlıyor ya! İnsanlar ölür. Ancak ölüm enerjisi yerine yaşam enerjisinden beslenirsek iyi şeyler üretebiliriz. Cenazeleri kaçırmıyoruz. Sen kimsin? “Ben Ali. Hasan Amca’nın cenazesi varmış geldim, dayımın üst komşusunun babasıydı…” Sen ölene değil, hayata tutunana bak. Bir saatte 150 sözcükle hayatını anlatıyor Hawking. Motor nöronları yok! Hareket edemiyor, konuşamıyor ama ayakta. Ağlasa o ağlar, biz neye ağlıyoruz, neyimiz eksik? Var olanı konuşmalıyız, olmayanı değil.
BÜTÜNÜ SAHİBİNE AİTTİR..İSTEDİĞİ ZAMAN GERİ ÇEKEBİLİR VEYA KALDIRABİLİR