KAYNAK: HÜRRİYET BURSA GÜNEBAKAN
Röportaj:Sibel Bağcı Uzun
Fotoğraflar: Onur Özdemir
26.01.2015 tarihinde Hürriyet Bursa’da yayınlanmıştır
Huzuru doğada buldu
Toprak Sergen, çalışma şartlarına tepki koyduğu televizyondan 7 yıldır uzak dururken, huzuru ve kendini doğada bulduğunu söylüyor. Kurduğu internet tv ile mesleğine devam eden Sergen, bir yandan da Dalyan’da organik tarım ile uğraşıyor.
Toprak Sergen’i, tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu, seslendirme sanatçısı olmasının yanı sıra, sanatçı Semih Sergen’in oğlu ve Burak Sergen’in kardeşi olarak tanıdık. Televizyon deyince de aklımıza meşhur Kara Melek dizisindeki rolü gelmeden olmaz. Ancak Toprak Sergen, çalışma şartlarına tepki koyduğu televizyondan 7 yıldır uzak duruyor. İnternetin televizyona galip geleceğine inanan Sergen, dört yıl önce kurduğu topraksergen.tv üzerinden yayınlar yaparak, bu inancını da destekliyor. Sosyal medya ile birlikte 2 milyonu aşkın takipçisi ile önemli bir kitle edinen Toprak Sergen, geçtiğimiz günlerde Osmangazi Belediyesi tarafından düzenlenen Liselerarası Müzik Yarışması’nda sunuculuk yapmak üzere Bursa’daydı. Tam bir doğa aşığı olan ve Dalyan’da organik tarımla da uğraştığını bildiğim Sergen’le çok yönlü bir röportaj yaptık. Huzuru ve kendini doğada bulduğunu söyleyen Sergen’in herkese tavsiyesi ise; “Öncelikle mutlu olduğunuz şeyi yapın” oldu.
Halikarnas Balıkçısı’nın (Cevat Şakir Kabaağaçlı) manevi torunuymuşsunuz. Sizin üzerinizde bir etkisi oldu mu?
Babam Halikarnas Balıkçısı’yla yakından tanışıyormuş. Biz o dönemde Ege’nin köylerinde yaşıyorduk. Kuşadası’ndaki Güvercin Ada bizimdi ben 2 yaşındayken. Babamın kulüp gibi bir yeri vardı. Tamamen doğanın içinde yaşadım o dönemde. Halikarnas Balıkçısı da beni çok severmiş, manevi torunu olarak görmüş. Tabi bu hikâyeden çok benim için önemli olan hayata bakış açısıdır. Halikarnas Balıkçısı’nın kitaplarını Şadan Gökovalı yazıyor, o sırada tatil üzerine konuşuluyor ve diyor ki; “Şadan, dinlenmek öyle malak gibi yatmak demek değildir. İş değiştirmektir.” Çocukluğumdan beri hayata bakış açısı ile aklımdan hiç çıkmadı. Çalışmak süper bir şey. Sıkılırsan başka türlü çalışırsın. Emeklilik çok saçma bir şey bence (gülüyor).
İsminiz Toprak. Dedenizin ziraatçı olmasının bir ilgisi var mı?
Evet öyle bir bağlantı var. Dedem Prof. Dr. Bekir Alkan, 1972 TÜBiTAK Ödülü sahibi. Ziraat Fakültesi Dekanlığı da yapmış. Babamların tarafında ise Aşık Veysel hayranlığı “Kara Toprak” türküsünden geliyor. Aslında herkes sahipleniyor adımı, ben koydum diyor.
KONSERVATUARI KAZANAMADIM
Aynı zamanda sanatçı bir aileden geliyorsunuz, konservatuara giriş hikâyeniz de ilginç?
Evet kazanamadım. Birinci basamak sınavını bile geçemedim. Aradan 10 gün geçti Dil ve Tarih Bölümü’nü birincilikle kazandım. 10 gün içinde ne oldu da ben yetenek simsarı oldum. Adam kayırma çok kötü, yapanların kendilerine dönüyor zaten. Benim Nermin diye bir arkadaşım vardı o gerçekten çok iyi bir örnek; 6 yıl kazanamadıktan sonra 7’nci yılda girdi. Asıl abide ve heykeli dikilecek olan o. Kazanamayanlar küsmesinler. Sadece bizi değil, zamanında Pavarotti’yi almadılar. Ferhan Şensoy Fransa’da yüksek lisans yaptıktan sonra Türkiye’ye geri döndüğünde, lisanstan başlayacaksın diye diplomasını kabul etmediler. Özellikle teknolojinin bu kadar ilerlediği bir dönemde illa bir üniversiteye girmek gerekmiyor, online okumak da mümkün artık. Eğitim şart ama.
İNTERNET HERŞEYİ DÖNÜŞTÜRÜYOR
Sizi artık ekranlarda göremiyoruz. Ağır çalışma şartlarına verdiğiniz bir tepki diye biliyorum, hala öyle mi?
Tam 7 yıldır dizilerde, televizyonda yer almıyorum ben. İnsanlar nihayet yavaş yavaş anlamaya başladılar. Televizyon denilen sistemin çökertilmesinde yarar var. Bir an yerini çok daha temiz ve iyi sistemlere bırakmalı. İnternet kendi kendine yıkıyor zaten her şeyi. Aslında bütün her şeyi alıp değiştiriyor ve dönüştürüyor. O dalganın yanında olamayan zihniyetlerin de hiçbir şansı olduğuna inanmıyorum. Gittikçe her şey kötüye gidiyor, kötüyü konuşmak zevksiz ve lezzetsiz şeyler kazandırır. Televizyonlarda ne bilimsel, ne sağlıkla, ne de sporla ilgili bir şey var. İnternette evrensel bütün datalara ulaşabiliyorsunuz. İnternet kazanır, televizyon çöker gider.
Mesleğinizi özlemiyorsunuz diyecektim ama?
Televizyon bir branş değil ki. İnsanlarla iletişim kurarak da mesleğinizi yapabilirsiniz. Televizyonda uygulanan çok da ciddiye alınacak bir şey değil hakikaten. Elli defa tekrar et, aralarından düzgününü bul al ve koy. Sonra Özcan Deniz çok iyi oyuncu oluyor. 30 defa tekrar ettirirsen olur zaten. İsme de gerek yok bir dolu insan var. Normalde konuşurken üç tane cümleyi arka arkaya kuramazlar. Yeşilçam’dan beri böyle bu. Fikret Hakan kekeme, Cüneyt Arkın iki lafı bir araya getiremez. Fikret Hakan ile bir kere oynadım, ne dediğini anlayamadım. Karşılıklı baba oğul oynuyorduk susunca bende lafımı söylüyordum.
2 MİLYONU AŞKIN TAKİPÇİMİZ VAR
Sizin kurduğunuz herşey.tv.tr’den bahsedelim biraz da?
Çok çalışıyoruz. Şu anda 8 kişilik bir ekibiz, her biri ayrı ayrı kategorilerde uzmanlaşmış durumdalar. Sabah 9’dan sabaha karşı 5’e kadar yayın dönüyor. 50 tane ayrı köşe var. İnsanlarla iletişim kurmak, internet üzerindeki doğru dataları paylaşmak çok önemli. Uluslararası da yayın yapıyoruz. İnsanlar kendi yapmak istedikleri şeyleri de bizimle paylaşabiliyorlar. Bütün bunları bir araya getirdiğin zaman başarılı olabilirsin. Sadece Facebook’ta iki ayrı grupta 2 milyonu geçen takipçimiz var. Ödül ya da hediye vermeden pek de kolay elde edilecek rakamlar değil. 4 yıldan beri sürekli olarak bizi takip ediyorlar. Devam ettiği sürece de güçleniyoruz. Herkese binlerce kez teşekkür ediyorum.
Finansmanını nasıl sağlıyor?
Televizyon çok izleniyoruz diyor, bir takım reklam tarifeleri oluşuyor. Ama asıl rakamları açıklamıyorlar, yok öyle bir şey. İnternetin gücü gittikçe artıyor. Başından beri ben sübvanse ediyordum, şimdi kendi gücünü toparlamaya başladı. 10 yıl sonra görürüz, bakalım neler oluyor.
Siz şu anda nerede yaşıyorsunuz?
Dünyada (gülüyor). Dalyan’da iki tane ayrı organik çiftlik arazim var. Orada uluslararası normlarda organik tarım yapılıyor. Aynı zamanda turizmle de uğraşıyorum. Yılın 6-7 ayı Dalyan’dayım. Havalimanı 25 km uzaklıkta. İstediğim zaman İstanbul’dayım. Bakın şimdi Bursa’dayım.
DOĞAYA DESTEK OLUN
Bir doğa aşığı olarak birçok projede yer aldınız ve almaya devam ediyorsunuz.
Mesaj şu aslında; herkes bu tür derneklerin üyesi olsun, yapılan projelere destek olsun. O kadar büyük problemler var ki doğada, hepimiz bir ucundan tutsak bile kurtulabilme ihtimalini çok az görüyorum. Bir dergide modelini gördüm; bundan 25 yıl sonra Ege tamamen çöl oluyor. İnsanların daha hala yağmurların zamansız yağmasına, korkunç fırtınaların patlamasına, karın yağmamasına anlam verememesi sonumuzu hazırlıyor. İklim değişikliği ve bilimsel bakış açısı ile baktığınızda bunların sonuçlarını WWF, Greenpeace, TEMA ve ÇEKO veriyor.
Doğal bir hayat yaşıyorsunuz. Sizin hayatınızda dans var, spor var, sağlıklı yaşam var. Kendini bulmak herkesin başarabildiği bir şey değil. Zamansızlıktan söz ediyor herkes, ne dersiniz?
Dans zaten olmazsa olmazım. Hayata karşı daha esnek, daha yumuşak, daha ritmik bakabilmek için gerekiyor. Sağlıklı beslenmenin tersi ise geçerli olamaz. Biz çok konuşan, kendini büyük zanneden ama büyük olmayan bir ırkız. Bu temel kriterleri yaşamadığımız sürece problem yaşıyoruz. Barack Obama’nın daha mı az zamanı var, şikayet edenden. Bir buçuk saat günde antrenman yapıyor. Mesela benim bir dolu grubun CEO’su arkadaşlarım var, acayip çalışan insanlar ama zaman bulup spor yapıyorlar, demek ki oluyor. Ama herkes öncelikle mutlu olduğu şeyi yapsın.
BURSA YEŞİL DEĞİL ARTIK
Bursa size ne ifade ediyor?
Bursa’ya çok sık geliyorum. Daha şu anda görebildiğim kadarıyla çok ciddi kaynayan bir enerji var. Bunun çok fazla fark edildiğini sanmıyorum ama göründüğünden çok daha dolu, alt yapısı kuvvetli. Bursalılar alçak gönüllüğü ile kendini çok fazla ortada gösterenlerden olmadı hiçbir zaman. Bence bu çok iyi bir özellik, zaman gösteriyor her şeyi. Bursa’nın çok ciddi eksilmeye başlayan şeyi ise yeşilliği. Yeşil Bursa değil artık. Bu durumu biran önce değiştirmek gerek.
YARIŞMALAR BAŞLANGIÇTIR
Sunuculuğunu yaptığınız Osmangazi Belediyesi tarafından düzenlenen Gençstar Liselerarası Müzik Yarışması’yla ilgili neler söylersiniz?
Ben 11 yaşındayken radyo çocuk kulübüne girmiştim. Bir sınavla kazanmıştım. Bir hazırlık yapıyorsun, heyecan oluyor, güzel bir duygu. O enerji ile sen daha başka bir şeyler yapabilir hale geliyorsun. Yarışmalar bir başlangıç sonuç olarak. Bursa’dan bu anlamda çok değerli sanatçılar yetişmiş. Okul döneminde müzik yapıp ilerleyenler de var. Gönül ister ki bu yarışmaların içine tiyatro, resim, heykel de eklenebilsin. Bu müzik yarışmasının 7 yıldır yapılıyor olması ve de desteklenmesi çok değerli.
BÜTÜNÜ SAHİBİNE AİTTİR..İSTEDİĞİ ZAMAN GERİ ÇEKEBİLİR VEYA KALDIRABİLİR