17495 Görüntüleme
KAYNAK: INTOWN DERGİSİ
Röportaj: Başak Duru

Toprak Sergen:
“Serseri gezginlik hakkımı kullanıyorum.”

BELKİ DE TANIDIĞINIZ TOPRAK SERGEN’DEN BAMBAŞKA BİRİYLE KARŞI KARŞIYA KALACAKSINIZ BU RÖPORTAJI OKURKEN. HAYATININ HER ANINI DEĞERLİ SAYAN VE BU ANLARIN ÖNEMİNE İNANAN, HER İŞİNDE ENERJİSİYLE BAŞIMIZI DÖNDÜREN TOPRAK SERGEN, DOĞANIN TAM KALBİNDEN SESLENİYOR! “AYNI YERE TAKILIP KALDIĞIN ANDA BİTERSİN” DİYOR. ONU DİNLERKEN SONSUZA UZANAN BİR MASALIN İÇİNDE BULUYORSUNUZ KENDİNİZİ. DOĞADA, YANİ TAM DA OLMAMIZ GEREKEN YERDE…

Siz bu röportajı okurken ben çok uzaklarda olacağım sevgili okur. Toprak Sergen’in sesine kayıtsız kalamayan çoğunluktan biri olarak Dalyan ve Yeni Adet’i yakından tanımaya gidiyorum. Doğaya dönüş yenilenmenin öteki adı sayılıyorsa, birkaç günlüğüne dahi olsa bu şansı kendimize vermeliyiz. Şehrin ve kaosun bir yere kaçmadığı ve bizsiz de pekala idare edebilecekleri düşünüldüğünde, yola devam edebilmek için bazen “gitmek” gerekiyor. Peki, siz sevgili okur, hala Dalyan’a doğru yola çıkmadınız mı?

Biz metropol insanlarının dilinden düşürmediği bir cümle var, “Gitmek lazım buralardan.” Özellikle İstanbul’da yaşayanlar adına bunu rahatlıkla söyleyebiliyorum. Büyük şehrin stresine, gündemin hep yükselen negatif enerjisi ekleniyor. Bazen sokağa dahi çıkmak istemiyoruz, çıktığımızda nelerle karşılaşacağımızı bilmediğimiz için… Aklımızın bir köşesinde hep gitme isteği var ve gidenleri hep bir alkışlama hali. O taraftan bakıldığında gitmek mi, kaçmak mı sizin maceranızın başlama noktası?

Aslında ikisi de değil. En basit haliyle şu; aynı anda iki ayrı yerde henüz olamıyor olsak bile, hayatın aynı periyodunun içinde teknoloji gereği iki ayrı yerde olabiliyoruz. Mesela ben şu an hem İstanbul’da hem de Dalyan’da olabiliyorum. Bu da neyi sağlıyor? Hani o kıstırılmışlık dediğin şey var ya, onu yok etmeni sağlıyor. Yani İstanbul’dan sıkıldığın anda Dalyan’da yaşayabilirsin, Dalyan’dan sıkıldığın anda da İstanbul’da olabilirsin. Ve hatta benim bir lafım var, bu aralar ne yapıyorsun diye soranlara… “Serseri gezginlik hakkımı kullanıyorum” diyorum. Oralardan da çok sıkıldığın anda bu sefer de tüm dünyayı gezebilirsin. Ama şu çok net, aynı yerde takılıp kaldığın anda hakikaten bitersin! Bu yer cennet bile olsa…

“Eskiköy’e Yeni Adet”… Hayal kurduran, gülümseten ve merak ettiren bir slogan. Dalyan’da muhteşem bir yaşam alanı kurdunuz. Yeni Adet’te bizleri neler bekliyor? Burada nasıl bir hayat var?

Anlatması biraz güç ama en basit haliyle burası organik bir yaşam alanı. Tabanında bir organik çiftlik var. 600-700 civarında ağacın olduğu ve her birine gerçekten gözümüz gibi baktığımız. Bol miktarda sebze-meyvelerimizin olduğu, organik ürünlerle sabah kahvaltımızı ve akşam yemeğimizi yaptığımız bir yer. Bolca hayvan var, hem bizim baktığımız hem de çevrede olup, beslediklerimiz. Keçilerimiz var, onların oğlakları oldu. Koyunlarımız var, onların da kuzuları oldu. Ördek var, hindiler var, bol miktarda tavuk var. Ayrıca leylekleri, baykuşları da görebilirsin burada. Bu bölge aynı zamanda dünyanın en önemli kuş gözlem noktalarından biri olduğu için ortalıkta çok fazla kuş türüne denk gelebiliyorsun. Bu da harikulade bir şey! Hem yaşayan bir arboretum gibi duruyor hem de açık ve kocaman bir hayvanlar sergisi gibi görünüyor. Evet burası Eskiköy’ün üzerinde yer alan bir yer. Buraya “yeni adet” getirmek için tasarlandı. Ne yazık ki köylü milletin efendisidir ama genellikle çok konvansiyonel düşünürler ve kendileri için doğru zannettiklerini, genel geçer doğru gibi anlatır insanlar. Oysa ki öyle değil. Biz burada modern tarım yapıyoruz. Yani konvansiyonel sistemin dışında tamamen Avrupa Birliği entegrasyonu yapılmış olan, sertifikasyon sistemine sahip bir yer. 13 dönüm içinde maksimum 25 kişinin konaklaması mümkün. Bunlar biraz turistik bilgiler ama kişi başına düşen en yüksek metrekare oranına sahip yerlerden birisi Yeni Adet. Aynı zamanda Türkiye’nin uluslararası havalimanına en yakın tesislerinden biriyiz. Dalaman Havalimanı buraya sadece 25 kilometre mesafede. Burası sanki yıldızlara da en yakın yerlerden birisi… Buraya gelenler gece hakikaten kafayı yerler. Aynı zamanda burası UNESCO 2013 Dünya Kültür Mirası özel koruma bölgesi. Ayrıca İztuzu Platformu olarak yaptığımız çalışmalarla İztuzu’nu da koruyoruz. Üstelik İztuzu Tripadvisor’da 2014 yılında “dünyadaki en iyi 10 kumsal” arasında seçildi. Buraya geldiğin anda sadece İztuzu ile sınırlı kalmıyorsun. Dalyan aynı zamanda mavi yolculuk rotası üstünde bulunuyor. Ekincik, Bacardi, Aşı gibi koylar, biraz aşağı doğru devam ettiğinde Göcek, biraz yukarı çıktığında Akyaka gibi bölgede o kadar çok şey var ki! Bunların hepsi içinde yaşayıp, her birinin keyfine varıp ama hepsinin ötesinde burada sessiz, sakin doğanın içinde düşünme şansını elde edebilirsin.

Mutfakta neler oluyor? Lezzet konusunda Yeni Adet’in spesiyalleri neler?

Bizimle beraber çalışan ekip arkadaşlarımız buranın insanları… Yöre mutfağını çok iyi biliyorlar. Dolayısıyla benim şimdiye dek adını bile duymadığım isimlerde otların yemeklerini yapıyorlar. Aynı zamanda bildiğimiz şeyler de yapılıyor. Yemeklerin malzemelerin hepsi bahçeden. Ama bunlar konvansiyonel yemekler değil. Mesela tarçınlı kalamar da yiyebilirsin. Çünkü burada aynı zamanda “Bi küçük” balık restoranı da var, adı üstünde… Bölgenin balıkları, belki de en lezzetli balıklar. Çünkü hem göl hem de deniz suyuyla yaşıyor bu balıklar. Levrek, çupra ve bir yandan da uluslar arası lezzet olarak somon tutuyoruz. Mutfak iyi yani, gerçekten kuvvetli. Tabii bizim bahçeden toplanan meyve ve sebzenin de etkisi büyük bu lezzette.

Nisan ve Ekim ayları arasında Yeni Adet’e gelebiliyoruz. İleride tüm yıl açık olmayı düşünüyor musunuz?

Pek zannetmiyorum. Çünkü kalan periyotlarda burası bir anlamda muson iklimini yaşıyor. Hep beraber ekolojik dengeyi altüst ettiğimiz için geri kalan zamanlarda çok da misafirlerin rahat kalabileceği şartlar ve ortamlar yok. Ne de olsa burası bir çiftlik ve doğanın içinde… Bolca yağmur olduğunda insanlar çok alışkın değillerse rahat edemeyebilir. O yüzden açık olduğu periyotta gelmeliler.

Çiftlikte bir hayat… Yani işin aslı “öz”e, doğaya dönmek. Belki de bütün soruların tek cevap anahtarı! Bir aşk söz konusu… Doğaya ve doğal olana düşkünlüğünüzü az çok biliyoruz. Bu konudaki çalışmalarınız hız kesmeden devam ediyor. Bir bakıma Yeni Adet’e gelenler de doğanın çağrısına kulak verenler sayılabilir. İyi bir hikaye anlatıcısısınız. Sizin sesinize çok alışığız. Peki, dinlemeye karar verdik diyelim. Sizce doğa bize neler anlatırdı? Toprak Sergen’in sesiyle Yeni Adet’ten dinleyebilir miyiz?

Aslında az önce anlattıklarımın hepsini doğa anlatıyor. Onu dinlemek gerekiyor, benim anlatmama gerek yok. Anlattıklarını buraya geleceksin, dinleyeceksin ya da gelecekler ve dinleyecekler.

Organik üretim yapıyorsunuz. Hala tam anlaşılamayan bir kavram. Büyük şehirlerde bu konuda güven sorunu yaşıyoruz. Size bu konuda güvenebilir miyiz?

Bize güvenebilirsiniz! Aslında işin anahtar sözcüğü şu, sertifika rica ediyorum diyeceksin. Mesela markete gittin, organik yazıyor ya orada, sertifika isteyeceksin hemen. Ya da ürünün üzerindeki organik sertifika numarasının olması gerekiyor. Hele hele böyle yancı tesislerdeki organik kahvaltılar falan… Onların hiçbiri organik değil. Organik diyebilmek çok ciddi bir şey. Toprak analizi, su analizi yaptıracaksınız, ayrıca sadece senin bulunduğun yer değil, etraftakilerde de hiç inorganik şey olmayacak, bunların belli mesafe ölçümleri var, yola belli uzaklıkta olacak, trafikten uzak olacak falan filan… İşte bunların hepsi o sertifikasyon süreciyle geliyor. Dolayısıyla arkadaşlar sertifikalarını göstermek zorundalar. Bu kadar basit! Bu yüzden çok haklısın bunlar bizi acaba kandırıyor mu sorusunda… Bu soru soruldukça cevaplar da yavaş yavaş “demek ki böyle oluyormuş”a dönüşecek. Bizim organik üretimimizle ilgili de şunu söyleyebilirim, mesela biz nar ekşisi üretiyoruz. Herhangi bir markete git, nar ekşisi yazana hemen hemen hiç rastlayamazsın ama nar ekşili sos yazar hemen hemen hepsinin üzerinde. Ve en yüksek konsantrasyonun yüzde 30 olduğunu göreceksin. Biz ise yüzde 100 yapıyoruz.

Diğer tatil beldeleri düşünüldüğünde Dalyan’ın popülaritesi maalesef çok üst sıralarda değil. Belki de korunması adına bunun iyi bir şey olduğunu söyleyebiliriz. Ulaşım bakımından misafirlerini hiç yormayacak bir konumda. Dalyan hakkında neleri bilmiyoruz?

Ulaşım evet olağanüstü! Dalyan ne biliyor musun? Hani evde bir oda vardır, onun içindeki çekmecede bir şey vardır ve aniden “A doğru ya, burada altın var!” dersin. Dalyan böyle bir yer. Bütün dünya bunun farkında. Yoksa boşu boşuna Tripadvisor “dünyanın en iyi 10 plajı” arasına İztuzu’nu koymaz, UNESCO da boşu boşuna dünyanın koruma mirası listesine almazdı. Bizler her zamanki gibi bu konuya da biraz garip baktığımız için Dalyan’ı pek algılayamamışız. Oysaki havalimanına 25 kilometre uzaklıkta ve bütün merkezlere de inanılmaz yakın. Marmaris 85, Fethiye 65 km uzaklıkta yer alıyor. Dalyan’ı gelip yaşamak gerekiyor. Dalyan Deltası denilen yer, inanılmaz bir yer! Her an aklın başından gidebilir, her an müthiş şeylerle karşılaşabilirsin. Ama illa o da gidiyormuş, bu da gidiyormuş, ben de oraya gitmeliyim, bir gecesine de 300-400 lira para vermeliyim diyorsan, zaten buraya gelmen bir şey ifade etmez.

Bir de “Hersey.tv.tr” var. Binlerce takipçisiyle çok ilginç bir platform.

Aslında 10 binlerce demek lazım. Çünkü sadece Facebook’ta 1 milyon 200 bin kişiyiz ve toplamda bizi takip eden kişi sayısı ise 2 milyon civarında. Hepsine ekipçe müteşekkiriz.

Tek başınıza dev bir ordusunuz. Çok iyi bir sosyal medya kullanıcısısınız. Her şeye nasıl bu kadar yetiştiğinizi aklımız almıyor.

Ekiple yetişiyorum aslında. Tek başıma yapmama da imkan yok. Zaten biraz da zorlanıyorum gördüğün gibi. Röportajlara cevap, öbür tarafta reklam seslendirmesi, otel, organik çiftlik, burası orası, Hersey.tv.tr derken oluyor bir şekilde… Halikarnas Balıkçısı benim manevi dedemmiş. Ben doğduğumda babam Halikarnas Balıkçısı’na götürmüş beni. Bundan da gurur duyuyorum hakikaten manevi dedem olduğu için… Halikarnas Balıkçısı’nın, Şadan Gökovalı’ya söylediği bir laf vardır: “Dinlenmek malak gibi yatmak değildir, çalışma biçimini değiştirmektir”. Sanırım ben o düstur üzerinden gidiyorum, o yüzden her şey bu şekilde ilerliyor.

Bu platformu kurma fikri nereden geldi?

Televizyon çok sıkıcı artık. Ben televizyonu yıkmaya çalışanlardan biriyim. Ama hem televizyonu yıkmaya çalışıp hem de onun içinde yer almakla olmuyor. Hem dizide oynayacaksın hem de bu televizyon ne kadar kötü diye ahkam keseceksin. Böyle olmuyor işte. Hem şoför arkası hem tekerlek üstü olmasın diyemeyiz. Doğrudan doğruya ben televizyonun karşısında duruyorum. Uluslararası boyutuna baktığında, Google gözlük geliştirmiş, insansız araç çalışmaları yapılıyor ve internet gibi bir mecra varken bütün bu teknoloji internet üzerinden yayılıyor. Herkes nano teknoloji, bilgisayar teknolojisi ve buna benzer pek çok teknolojiyi kullanırken biz daha hala kullanmıyorsak bilemem tabii. Çoğunluk hala kullanmıyor olabilir ama çoğunluk kullanmıyor diye de gerçekleri değiştiremiyorsun.

Bu kadar mesainin yanında hala enerjiniz kalıyor ve başka neler yapıyorsunuz?

Çok güzel rakı içerim. Şaka bir yana, enerji ancak bir taraftan da antrenman yaparak oluyor. Sıkı bir antrenmanla… Yeni Adet’te zaten o da var. Kişiye özel organik antrenman yapılıyor. Günde minimum 7-8 km koşuyor, yüzebiliyorsun. Doğanın içinde olunca negatif enerjileri almıyorsun, trafik derdin yok, ömrünü yiyen o abuk subuk şeylerle karşılamayınca keyfin de yerinde oluyor.

Bu sayımızın teması Doğaya Dönüş. Hala büyük şehirden kopamayan, gidenlerin arkasından mendil sallayıp, su dökenleri cesaretlendirmek için ne söylerdiniz?

Gelin derim! Bir şey yok ki bunda cesaret edecek… Bu şuna benziyor, küçüklükten beri şöyle yetiştiriliyor ya insanlar, “Çok açılma yavrum köpek balığı var”. Yok köpek balığı orda! “Böyle yapma yavrum, havhav şimdi seni ham yapacak”. Yok öyle bir şey! Böyle böyle hayvanlardan korkutmuşlar, denizden korkutmuşlar, doğadan korkutmuşlar, insanlar doğayı tamamen unutmuş… Ama hayatın ve evrenin varoluşunun temel sebeplerinden biri doğa. Tsunamiler, seller, depremler, yaşamak için bir sebep kalmayışı… Tamamen “cyborg”a dönüşüyoruz. Yediğimiz şeylerin hepsi hormonlu. E beyin de hormonlanıyor işte, bunu anlamak gerekiyor. O yüzden de mutlaka doğanın içinde olmak gerekiyor.

Nasıl ulaşabilirsiniz?
Yeni Adet Adres: Peçenekaltı Mevki Eskiköy Yolu, Dalyan-Muğla / TÜRKİYE
www.yeniadet.com
www.hersey.tv.tr
www.sundalyanturkey.com
www.topraksergen.com’un harika bir müzik arşivi var. Mutlaka kulak verin!

BÜTÜNÜ SAHİBİNE AİTTİR..İSTEDİĞİ ZAMAN GERİ ÇEKEBİLİR VEYA KALDIRABİLİR

Önceki Sayfa
Sonraki Sayfa
Comments

Comments are closed.