17572 Görüntüleme

KAYNAK:Nature Life dergisi

“DOĞA SENİ ÇAĞIRIYOR”

Oyunculuk, seslendirme, sunuculuk gibi pek çok mesleği başarıyla yürüten Toprak Sergen, son dönemlerde yeni projesi “dogasenicagırıyor.tv” ile adından söz ettiriyor. Sergen’in, haftada iki kere 30’ar dakikalık birbirinden farklı bölümler olarak çektiği videoları internet üzerinden yayınlandığı “dogasenicagırıyor.tv” doğa, çevre, spor ve dans gibi farklı disiplinleri, alışılmışın dışında yaklaşımlarla ve
eğlenceli bir anlatımla izleyiciyle paylaşıyor.

RÖPORTAJ: CEYDA GÜVEN FOTOĞRAFLAR: ÖMER CAN BOZKURT

Arnavutköy’de ağaç dallarının, renkli renkli çiçeklerin etrafını sarıp sarmalayarak yemyeşil bir dünya yarattığı, üç katlı ahşap bir evin
önündeyiz. Kapı numarasını arıyoruz ama ilk bakışta bulamıyoruz.Kapının yanında bahçeden dışarıya taşmış güzelim çiçeklerin dallarını hafifçe araladığımızda kapı numarasını buluyor, doğru adrese geldiğimizi görüyor ve zile basıyoruz. Pencerenin açık olması sayesinde ev sahibinin güzel ve tok sesiyle “geliyorum” diye seslenişini duyuyoruz. Kapı açılıyor… Ve karşımızda yıllardır oyunculuğu, sunuculuğu, yaptığı seslendirmeleri ve daha birçok performansıyla bizleri kendine hayran bırakan Toprak Sergen var…

Tüm sıcaklığıyla bizi karşılıyor ve o andan itibaren keyifli bir sohbet başlıyor. Bu yüzdendir ki röportaja hem biraz geç başlıyoruz hem
de laf lafı açıp sohbet keyifle sürdükçe, röportajı bir türlü sonlandıramıyoruz.

Toprak Sergen çok doğal, neşeli, enerjik, hayata daha farklı bir açıdan bakmayı becerebilen, keyifli ve sıra dışı olanı yakalayabilen
bir insan… Bu enerjisi onun yaptığı her işinde olduğu gibi,geçtiğimiz Mayıs ayında yayın hayatına başlayan dogasenicagırıyor.tv’ye de yansıyor. Burada Sergen, haftada iki farklı bölüm olarak internet üzerinden yayınladığı 30’ar dakikalık videolarda doğa
güzelliklerini/sorunları, spor, dans gibi disiplinlere ilişkin farklı konuları, kimsenin algılamadığı ya da çok az insanın sahip olduğu bir bakış açısıyla, doğal ve esprili bir şekilde anlatıyor.Örneğin Bursa Cumalıkızık’taki derenin iki yüzü adlı videosunda dereye atılmış pislikleri esprili ve kinayeli bir şekilde ele alıyor;Ağva’nın güzelliklerini farklı bir yönden yakalıyor ya da izleyenleri şahane bir tango gösterisiyle baş başa bırakıyor. Üstelik bunların hepsini bir bölümde gerçekleştiriyor. Dolayısıyla bu farklı çalışma yoğun ilgi görüyor ve site ilk ayının sonunda 700 binin üzerinde tıklanıyor. Ben bu haberi hazırlarken sitenin tıklanma sayısı 900 bini aşmıştı ve eminim siz bu röportajı okurken bu sayı çok daha artmış olacak. Ayrıca röportajımız bittikten sonra da Sergen,sadece kendisinin ekip biçtiği, bakımını yaptığı bahçesiyle tanıştırdı bizi. Çok güzel görünüyordu. Veda vakti geldiğinde yüzümüzde keyifli bir sohbetin yansıması olan kocaman bir gülücük ve damağımızda Sergen’in bahçesindeki ağaçtan bize ikram ettiği eriklerin lezzetiyle ayrıldık…

Toprak Bey, sizi son dönemlerde ekranlarda eskisi kadar sık göremedik, neden?
Aslında ben tam bir yıl önce özel bir kanalda 13 hafta boyunca Sahne Klasikleri, ondan 8-9 ay önce başka bir kanalda İkilem isimli başka bir program yaptım. Ancak standart dizilerden bahsediyorsan, ben bunu zaten 5 yıl önce bıraktım. Bunu yapacağımı da söylemiştim zaten ama bana inanmıyorlardı. Ben gayet ciddiydim. En son oynadığım dizide görünürde her şey dört dörtlüktü fakat o dönemlerde başka bir olay yaşandı ki, o anda o sistemdeki “defaultlar” iyice su üstüne çıkmış oldu.Böyle olunca da bundan sonrası Sisifos’a döner, aynı şeyi tekrar edersin. Ben televizyonda ana haber kuşağı dışında herhalde birçok şeyi yapmışımdır. Bunların hepsinin bir amacı var. Bu da her defasında
puzzle’ın farklı bir parçasını görmek ve öğrenmek; birbirine benzeyen parçacıkları da arka arkaya birbirine bağlamaktır.

Size çok hak veriyorum. Televizyonda artık birbiri arkasına, hem de neredeyse birbirinin aynısı olan diziler ya da programlar yapılıp izleyiciye dayatılıyor. Ancak bu dayatmayı kabul etmeyen bir kesim de interneti kullanıp istediği şeyi istediği zaman,istediği kadar izliyor…
“İnternet büyüktür televizyon.” Eğer biri bunu anlamıyorsa, zaten komik duruma düşer. Görünen köy kılavuz istemez.Televizyonda korkunç bir erozyon var.Elbette ki aralarında çok büyük oyuncuların,yönetmenlerin ya da işlerin olduğu projeler var ama bu, bir şeyin içinde dönüp duruyor;sen de sıkılıyorsun. Temel kriterlere uymuyor.90 dakikada bir dizi çekemezsin. 150 tane dizi yapılıyor, bunlardan 20-30 tanesi
tutuluyor, geri kalanı çöpe gidiyor. Yazık,israf…

Siz tüm bu bahsettiğimiz hatta belki de henüz bahsetmediğimiz nedenlerden dolayı farklı bir projeye imza attınız ve dogasenicagırıyor.tv’yi
oluşturdunuz.
Evet, dogasenicagırıyor.tv’de internet üzerinden haftada iki defa 30’ar dakikalık farklı bölümler yayınlıyoruz.Yedi kişilik profesyonel bir ekibimiz var.Ben de dogasenicagırıyor.tv’nin bütün çatısıyla ilgileniyorum. İnsanın kendi istediğini yapması kadar güzel bir şey yok…
Bir işi doğru adımlarla yaparsanız oluyor.Ancak çok çalışmak gerekiyor. Biz altı aydırbunun için hazırlık yapıyoruz. İlk ayımızın
sonunda 700 bini aşkın tık gibi inanılmaz bir rakama ulaştık. Sitede aynı anda 9 bin 200 kişi rekorumuz var. Yeni aynı anda bu kadar
kişi siteyi ziyaret etmiş. Demek ki doğru yoldayız, harika, devam. İyi şeyler olacak,sinerjiyi yakalamışız gibi görünüyor.

Sizin dogasenicagırıyor.tv ile anlatmak istediğiniz nedir?
Biz insanlara “doğal ol, spor yap, güzel ve sağlıklı bir hayatın içinde ol; bir dolu dünya şampiyonumuz var, bu insanları tanı”diyoruz. Örneğin Mayıs ayında Dünya Sualtı Sporları Federasyonu ve Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu’nun organizasyonuyla Bodrum’da 13. CMAS Dünya Sualtı Fotoğraf Şampiyonası yapıldı. 23 ülkeden, 88 sporcunun katıldığı şampiyonada ülkemizi temsil eden Orhan Aytür, “Dünya Şampiyonu” olurken, Kerim Sabuncuoğlu da “Modelsiz Geniş Açı” kategorisinde “Gümüş Madalya” kazandı. Bu insanlar gösterilmiyor.İşte bu da olmuyor. Ayrıca doğaya destek veren pek çok STK var. Bunlarla hayatı yürütme durumları, hayata doğal tarafından bakma zorunluluğu var. Ya da plastik
poşetlerin kullanılmaması için kampanyalar yapılıyor.

Evet, hatta bir dönem en yaygın kampanyaydı…
Yeri gelmişken plastik poşetlerle ilgili yaşadığım bir olayı anlatmak istiyorum. İki yıl önce Gökova Körfezi’ne dört koya birden dalmıştık. Suyun altında ne kadar balık vardı?Bir elin parmakları kadar… Peki, ne kadar plastik poşet vardı? Bir sürü… Burası Gökova ve ileride Balıkaşıran var. Bunların hepsini göstermek özgür beyinlerle olur. Ben bir sosyal paylaşım ağındaki sayfama “En beğendiklerim listesinde ilk beşe siyaset girmez, dolayısıyla da ben doğayı seviyorum, devam” diye yazdım. Her türlü devam… O zaman oluyor. Efektif güç oluşuyor. Doğa kendini o kadar koruyup geri kazanabiliyor ki ve vurduğu zaman öyle bir yapıştırıyor ki… Algıla o zaman. Böyle yaşamak daha keyifli
ama işte insanlara bunu didaktik bir şekille anlatmak da olmuyor. Bunun için de mesela keyifli, eğlenceli, insanların güldüğü şeylere yer vermek gerekiyor. Durum, olayı nasıl işlediğinle bağlantılı… Belden aşağı esprilerle insanları güldürmekten bahsetmiyorum. Daha başka, daha
eğlenceli, daha farklı…

Peki, haftanın konusunu belirlerken neleri göz önünde bulunduruyorsunuz?
Haftanın konusu o dönemdeki enerji,sinerji, parametre ve daha birçok şeyle doğru orantılı olarak gelişiyor. Bu işe ilk başlarken şunu diyordum; Diyelim ki bir yere gidiyorsun. “Şu tepenin arkasında ne var?” diye sorarsan, o olmaz. Bir zahmet o tepeye gidiyorsun, orada ne var anlıyorsun, onu yaşıyorsun ve izleyiciye yaşatıyorsun.Biz işin eğlencesini, kafa karıştıranını,sporla, dansla ilgili olan kısmını anlatıyoruz.Çünkü aksi takdirde belgesel programı gibi anılır ve algılanırsın. Bu bizim asla istediğimiz bir şey değil. Çünkü o zaman
küçültülürsün. Çok insana hitap etmek için,pek çok bileşeni toplaman gerekiyor. Biz bir bölümü bir maxisingle gibi görüyoruz.Farklı tarzdaki izleyiciler farklı şeyler bulabilecekler; o zaman merak da devam edecek. Yabancı parametreleri de işin içine koyup sistem mantıklarını da değiştirdikçe ve dönüştürdükçe, o zaman değişikliği ve farklılığı yakalamış oluyorsunuz. Bizim yapmak istediğimiz de bu…

Bu arada yanılmıyorsam sizin sporla aranız oldukça iyi…
Sporu gerçekten çok seviyorum nerede ne denk gelirse onu yapmaya çalışıyorum.Mesela 5 yıldızlı bir oteldesin. Beach volley vardır, oynarsın. Diğer bir tarafta dalış yapabileceğin çok güzel yerler vardır,dalarsın. Başka bir yerde kayak yaparsın,futbol oynarsın… Ancak Kickboks en sevdiğim temel disiplindir…

Türkiye’deki çevre bilinci ile dünyadaki çevre bilincini kıyaslarsak neler söylersiniz?
Şöyle bir örnek vereyim, benim İsveç’te bir arkadaşım, onun da 14 yaşında bir oğlu var. Bu çocuk yurtdışında pek çok ülkeye gidip gelebildi hem de okulu sırasında yaptı bunu. Birincisi biz ne dünyayı görebiliyoruz ne de onun parametrelerinden haberdarız;tamamen kapalıyız. İkincisi biz Kyoto Protokolü’nü bile en son imzalayan 2 ülke arasındayız. Üçüncüsü de çalışkan değiliz.

Sizi önümüzdeki dönemlerde başka hangi projelerde göreceğiz?
Güzel fikirler ve talepler var ama biz bir ekibiz ve benim daha anlatacağım birçok olay var. Biz hiç kimsenin görmediği ya da çok az insanının görüp algıladığı şeyleri gündeme getiriyoruz. Bunları anlatmak da bana göre çok daha keyifli. Bütün dünya bir sahnedir; dogasenicagırıyor.tv de bir performans aslında. Ben kendimi dekatloncu gibi görüyorum. Benim ruhum öyle. Onu da göreyim bunu da göreyim, kendimi öyle geliştireyim diye düşünürüm. Enerjini içine veriyorsun ve yürüyorsun. Çok zevkli. Bu ne kadar sürer?Hayatımda sadece bu olmayacak ama umarım bu sonsuza dek sürer…

BÜTÜNÜ SAHİBİNE AİTTİR..İSTEDİĞİ ZAMAN GERİ ÇEKEBİLİR VEYA KALDIRABİLİR

Önceki Sayfa
Sonraki Sayfa
Comments

Comments are closed.