41927 Görüntüleme

KAYNAK: AKŞAM GAZETESİ

Toprak Sergen: Masal filmi geleneğini devam ettirmek istedim

 


MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr

Yeni ve eski birçok usta oyuncunun yer aldığı fantastik bir yapım olan Bir Türk Masalı, 29 Temmuz’da vizyona giriyor. “50 yıl önce Türk sinemasında masal geleneği bitmiş, nostaljik bir rüya olarak kalmış. Bu masalları günümüz perspektifinden daha fantastik ve 5 boyutlu hale getirdik” diyen filmin yönetmen ve oyuncusu Toprak Sergen, masal filmi geleneğini devam ettirmek istediğini söylüyor.

Uzun bir aranın ardından setlere dönen sevilen oyuncu Toprak Sergen, seyircileri mutluluk ülkesinde geçen fantastik bir filme davet ediyor. Alpaslan Büyük Selçuklu dizisinde canlandırdığı Bizans tekfuru Kekavmanos karakteri ile hayranlarını şaşırtan Sergen bu kez Bir Türk Masalı filmi ile karşımıza hem yönetmen hem senarist hem de oyuncu olarak çıkıyor. Yarım asır gibi uzun bir zaman sonra Türk sinemasına yeniden bir masal kazandıran Sergen filmi şöyle anlatıyor: “Büyüklerimizin anlattığı, küçüklerimizin kahramanı olduğu bir ‘Aile Filmi’. Evvel zaman içinde geçen, Yiğit’in Peri Kız’a aşkı için, Aydınlık ve Karanlık’ın oyununa ‘Varım’ dediği, sıcak, içten, fantastik, sürükleyici, trajikomik, eğlenceli, farklı ve evrensel bir film.” Anadolu coğrafyasının öğelerini işin merkezine alan film, 29 Temmuz’da vizyonda…

CİNSELLİK, KÜFÜR VE ŞİDDET YOK!

Setlere neden bu kadar ara verdiniz?

Aslında biraz sıkılmıştım. O dönem oynadığım her dizi gün birincisi olurdu, filmler de öyle. Bunun ötesinde yapabileceğim bir şey kalmadı diye düşündüm. Ara vermek, farklı şeyler söylemek istedim. Bunun için de başka şeyler yapmalıydım. Dünyayı dolaştım, Dalyan’da uluslararası organik sertifikalı bir çiftlik kurdum, spora yoğunlaştım, tango yaptım. Şimdi geriye dönüp baktığımda iyi ki böyle yapmışım diyorum. Doldurmadan boşaltmak imkânsız çünkü. Bu periyotta gözlem yapma fırsatım oldu. Çünkü tanınan biri olduğunuzda dışarı çıkıp bir yere oturduğunuzda doğru gözlem yapamıyorsunuz. Ama sizi tanımadıklarında insanları daha rahat gözlemliyorsunuz. Bu anlamda dolu dolu bir süreç yaşadım.

Dönmeye ne zaman verdiniz?

Setlere dönmeye 4-5 yıl önce karar vermiştim. İki film yaptım. “Bir Türk Masalı” filmini yönettim. Ama pandemi olunca bekledik. Daha sonra Alpaslan Büyük Selçuklu projesi oldu.

Yeni filminiz Bir Türk Masalı’nı konuşalım…

Yüksek lisansta tez konum, Türk masallarıydı. Bu alanda bir şeyler yapmak o dönemden beri aklımdaydı. 50 yıl önce Türk sinemasında masal geleneği bitmiş, nostaljik bir rüya olarak kalmış. Bu masalları günümüz perspektifinden daha fantastik ve fütüristik olarak 5 boyutlu göstermek istedik. Pandemi öncesi çekildi film ama vizyona giremedi. Doğru zaman buymuş demek ki. İyinin ve kötünün olduğu, aksakallı dedenin ve padişahın yer aldığı, peri kızının bulunduğu bir dünya yarattık. Temel parametremiz ise; sıfır cinsellik, sıfır küfür ve sıfır şiddet oldu.

Çok geniş bir kadrosu var. Birçok usta ismi de bir araya getirmişsiniz…

Cemal Hünal, Amine Gülşe, Orçun İynemli, Burak Sergen ve İclal Aydın gibi geniş bir başrol kadromuz var. Ben de oynuyorum. Ayrıca Ahmet Mekin, Suna Selen, Kayhan Yıldızoğlu, İzzet Günay, Füsun Erbulak, Rüştü Asyalı gibi pek çok usta isim yer aldı filmde. Çok güzel bir enerjileri vardı. Eğlenceli, komik anlar yaşadık. Bütün kuşakların bir araya geldiği bir yapım oldu. 7’den 70’e değil 0’dan 100’e kadar herkesin izleyebileceği sıcak bir aile filmi olsun istedim. Bir dönem Ertem Eğilmez’in yaptığı gibi…

Filmin mesajı var mı?

Bu izleyiciye göre değişir bence. Herkes bambaşka bir taraftan izliyor filmi ve farklı yorumluyor. Bu filmi yaparken birkaç amacım vardı. Yarım asır sonra masal filmi geleneğini devam ettirmek istedim. Filmi Adile Naşit, Barış Manço ve bütün ustalarımıza adadım. Onları tekrar hatırlatmak istiyorum.

YERLİ OYUNCU ASLA SESLENDİRMEM

A’dan Z’ye size ait bir yapım… Yönetmen olarak da ilk filminiz değil mi?

Yönetmenlik anlamında ilk filmim. Çok güzelmiş işin bu tarafı. Pek zor da değilmiş. Ben ortak yazarlardan biriyim. Bu bir bütün aslında. Bu işin bütün parçalarını bilmek lazım. Çocukluğumdan beri seslendirme yapıyorum. Kamerayı, kurguyu, oyunculuğu, müziği biliyorum. Aslında her biri farklı meslek grubu. Bu anlamda ben pentatlon sporcusu gibiyim. Bu şekilde daha çok şey öğrendiğimi ve beslendiğimi düşünüyorum. Bir dönem köşe yazarlığı bile yapmıştım. Denemek lazım bence. Bunların hepsi de bu filmde bir araya geldi. Bakalım kıvamı tutturabildik mi? Bu film bir proje aslında. Devamı gelecek ve çalışmalara başlandı. “Bir Çizgi Türk Masalı” gelecek. Sanırım önümüzdeki yıl onu da izleriz. Bu film ayrıca İngilizce olarak yurt dışında da vizyona girecek. Bizde 29 Temmuz’da vizyona girdikten sonra önce Azerbaycan ardından da Avrupa’da seyirciyle buluşacak.

Birçok ilk var filminizde. Abinizle de ilk filminiz.

Evet. Bu anlamda güzel bir anı oldu. Mutluluk ülkesinin padişahını canlandırıyor. Daha önce bu tarz pek çok rol oynadı. Ama bu seferki padişah öyle bildiğiniz bir padişah değil…

Bu ara başka neler yapıyorsunuz. Yeni projeler var mı?

Evet baktığım projeler var. Dijitalle ilgili de konular var. Ama netleşen bir şey yok. Dijital dünyaya entegre olmuş durumdayız. Sosyal medya bunun bir ayağıydı zaten. Artık insanlar filtreler ve belli programlarla birer star haline geldi. Kendilerini buralarda gösteriyorlar. O yüzden daha özel projeler yapmak gerekiyor dikkatlerini çekmek için.

Seslendirme devam ediyor mu?

Evet… 11 yaşında Radyo Çocuk Kulübü’nde başladım seslendirmeye. Çok zevkli bir tarafı var bu işin. Burada da bazı temel kurallarım var. Asla yerli oyuncu seslendirmem. Daha çok Brad Pitt ve Tom Cruise sesi olarak tanıyorlar beni.

Tiyatro, müzik, dans, spor hayatınızın neresinde?

Spor hayatımın hep içinde. Tiyatroya gelince o insanın eşi gibidir. Kendisinden başka kimseye izin vermez. Özellikle de özel tiyatro yapıyorsanız, başka işlere vakit kalmıyor. O yüzden ben şu anda tiyatroyu bir kenara bıraktım. Dans okul derslerinde kötü olduğum tek konu idi. O yüzden bu alana yönelmiştim ve sevdiğim bir tür olan tango ile yola çıktım. Tango için haftada en az 8 ila 10 saat çalışmanız lazım. Partner de önemli tabii. O yüzden şimdilik o da hayatımın bir köşesinde. Flamenko da ilgi alanıma giriyor. Ritmi doğru yakaladığında enerjini güzel gösterebileceğin çok özel bir dans. Bence müziğin kendisi güzel zaten. Şunu da eklemek isterim ki bir oyuncu aynı zamanda dans da edebilmeli.

SEYİRCİYİ ŞAŞIRTACAK ROLLER TERCİHİM

Alpaslan Büyük Selçuklu dizisini kabul etmenizdeki etken neydi?

Fark yaratacak bir yapımda yer almak istiyordum. Buradaki rol de buna uygundu. Bizans tekfuru Kekavmanos ilginç bir karakterdi. TV’de birçok kötü adam karakteri var. Bu kötü adamın seyirci tarafından fark edilmesi için, içindeki renkleri çıkarmak gerekiyordu. Bu karakterde zamanla dönüştü.

Daha önce tarihi bir yapımda sizi izlemedik. Bu dizi de bu anlamda bir ilkti sizin için…

Ben dizilerde kategori seçiyorum ve farklı yapımlarda yer almak istiyorum. İzleyici oyuncuyu bir yapımda görünce başka bir yapımdaki farklı bir rolde mümkünse o oyuncuyu tanıyamamalı. Hatta şaşırmalı. Artık şu dönemde izleyiciyi şaşırtmak gerekiyor. Çünkü dijitalde birçok yapım var ve izleyici bunları izliyor. Önemli olan o rolü ilgi çekici, farklı ve belki de garip hale getirmek. Kekevmanos başta böyle değildi. Rol sonradan genleşti ve eğlenceli bir hale dönüştü. Tabii insanların da bu karaktere inanması lazım. Bir de düşman bir karaktere hayat veriyoruz yani Müslüman mahallesinde salyangoz satıyoruz. Ama sonuçta sevdi insanlar. Ben de karakterimi çok sevdim. Bundan sonra tekrar bir dönem yapımında rol alabilirim. Dediğim gibi farklı kategoriler her zaman tercihim. Şener Şen’e, Sadri Alışık’a çok büyük saygı duyuyorum. Çünkü bu oyuncular hem komedi yapıp hem de dramatik rolleri çok güzel yorumluyorlar; bu çok kıymetli. Aynı kategoride kalmak bence sıkıcı.

Setlerde nasıl bir değişim yaşanmış?

En önemli fark, dizi sürelerinde olmuş. Ben bıraktığımda 60 dakikaydı şimdi 150 dakika sürüyor bir bölüm. O yüzden oyunculuğun yanında dayanıklılık da çok önemli. Benim rol aldığım dizi, sezonun en zor üç setinden biriydi. Hazırlık sürecimiz bile saatler sürerdi.

BEKLEMEYİ BİLMEK GEREKİR

Oyunculuk zor mu?

Oyunculuk zor değil ama zannedildiği gibi kolay asla değil. Dışardan gözüktüğü gibi eğlenceli değil her zaman. Setler zordur. Ama ben hep iyi ki oyuncu olmuşum diyorum.

Oyunculukta işin temeli nedir?

İşin temeli eğitim tabii. Ben sanatın içine doğmuştum aslında. Evin bölümlerini şöyle sayardım: Mutfak, oturma odası, sahne, yatak odası… Eve gelen abiler, ablalar hep ünlüydü. Babam o camia içindendi çünkü. Ben de bu yolu seçtim. Ama eğitimlerimi aldım. Konservatuvar okurken birçok detay öğrendim. Tabii burada tiyatro odaklı bir eğitim var. Tiyatroda olay başlar biter. Diğerlerinde ise devam eden bir süreç var. Her gün farklı bir şey çekiyorsun. Tiyatroda eğitim çok daha önemli. Tabii eğitim olmadan oyuncu olunabilir. Sinema ya da dizi çekimlerinde olmadı baştan deme şansı var. Ama aynı şekilde o role girmek ustalık ister. Mesela Haluk Bilginer hayran olduğum bir usta. Sahneyi nasıl bıraktıysa o şekilde bir gün sonra çekimlere devam eder. Her oyuncu onun gibi olamaz, inanılmaz biri. Pozitif enerji de önemli. Bir ışık olmalı oyuncuda… Çalışmak, kendini geliştirmek de önemli. Bu işte yetenek yüzde 20 bence. Gerisi çalışmak, disiplin ve sete zamanında gitmektir. Robert De Niro’ya sormuşlar, “Siz nasıl bir oyuncusunuz” diye. O da şöyle cevap vermiş, “Ben çok iyi beklerim.”

Bir bayram mesajınız olur mu okuyucularımıza?

Herkesin kalbinden geçen karşısına çıksın ve herkes hak ettiğini yaşasın. İyi bayramlar!

BÜTÜNÜ SAHİBİNE AİTTİR..İSTEDİĞİ ZAMAN GERİ ÇEKEBİLİR VEYA KALDIRABİLİR

Önceki Sayfa
Sonraki Sayfa
Comments

Comments are closed.